Bugün sizlere -tıpkı iki hafta daha her Pazar yapacağımız gibi- Viyana’daki Kusthistorisches Müzesi’nin koleksiyonundan başka bir şaheser sunuyoruz. Bugün suncacağımız eser 15. Yüzyıl ustalarından Jan van Eyck’ın muhteşem bir portresi. Tadını çıkarın!
Jan van Eyck, 1435 yılında, on yıldır ayrıcalıklı olarak saray ressamlığını yaptığı Burgundy Dükü İyi Philip’in isteği üzerine Bruges’ten Arras’a gitti. Fransa ve Burgundy arasında on yıllardır süren düşmanlığı bitirmek için toplanan bir barış kongresi sırasında, van Eyck bazı katılımcıları portreledi. Bunlar arasında papalık elçisi olarak bulunan, ve bu pozisyonuyla en önemli katılımcılardan biri olan Kardinal Niccolò Albergati de yer almaktaydı.
Van Eyck, Arras’tayken yüksek ihtimalle kardinali betimleyen bir silverpoint (gümüş uç ile çizmek) resmi (Dresden, Staatliche Kunstsammlungen, Kupferstichkabinett müzesinde) yaptı. Felemenk sanatçı burada yalnızca yaşlı bir rahibin fizyonomisini yakalamakla kalmamış, notlarında özel olarak renkleri de belirtmişti. Bugün bahsettiğimiz resim Arras’taki karşılaşmadan yedi yıl sonra hayat buldu. Bazı uzmanlar subjenin kimliğine dair karşıt görüşlerini ifade etmiştir. 7. Yüzyıl’ın başında tüm Hristiyan din adamları için belirli bir saç kesimi zorunluydu: Tonsure denilen bu kesimde, başın tepesinde küçük yuvarlak bir alan traş edilir ya da kırpılırdı. Ancak bu resimdeki subje bu kesime sahip değil. Kıyafetleri de aynı derecede olağan dışı: Kürk kenarlar geleneksel olarak kardinal cüppesinin bir parçası değildi.
Van Eyck, rahibin ayırt edici ve kaba sayılabilecek hatlarını en küçük detaya kadar tutarlı bir gerçekçilik ve doğrulukla resimliyor. Tek renk, karanlık arka plan izleyicinin dikkatini subjenin yüzünde odaklıyor. Sanat tarihindeki bir mitin aksine, yağlı boyayı (bağlayıcı olarak yağda çözünebilen reçine kullanmak olarak da tanımlanabilir) van Eyck icat etmedi. Ancak zirvesine kitapları gümüş ve altınla süslemede ulaşan bir tekniği panel resimleriyle daha geniş formatlarda kullanımaya. İnce cilalanmış pigmentlerin uygulanması, önceden bilinmeyen bir parlaklık yaratıyordu. Ek olarak bu teknik van Eyck’in oldukça çeşitli yüzeylerde yüksek bir çözünürlük yakalamasını ve görülmemiş güzellikte detaylar resmetmesini sağladı.